Yıllık İznin Kullandırıldığının İspat Yükü Kimdedir?

4857 sayılı İş Kanunu m.53 gereğince; işyerinde işe başlanılan günden itibaren (deneme süresi de dahil olmak üzere) en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir. İşveren tarafından işçilerin yıllık ücretli izinlerinin bir sonraki hizmet yılında kullanılması sağlanmalıdır. 

Yıllık ücretli iznin usulüne uygun olarak kullanıldırılıp kullandırılmadığı işveren tarafından yazılı delille ispatlanabilir. Bu anlamda ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık iznin kullandırıldığını tanıkla ispat edemez. 

Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği m.20 uyarınca işveren çalıştırdığı işçilerin yıllık izin durumlarını gösteren, yönetmelik ekinde mevcut olan, yıllık izin kayıt belgesini tutmak zorundadır. İşveren, her işçinin yıllık izin durumunu aynı esaslara göre düzenleyeceği izin defteri veya kartoteks sistemiyle de takip edebilir. Yıllık izin kayıt belgesinde işçinin; adı soyadı, sicil numarası, işe giriş tarihi, yıllık izne hak kazandığı tarih, işyerindeki çalışma süresi, izin günleri sayısı, yol izni günleri sayısı, iznin başlama tarihi, iznin sona ereceği tarih ve imzasının bulunması gerekmektedir. 

Yıllık iznin kullandırılması ve ispat yükü ile ilgili bazı Yüksek Mahkeme kararları aşağıdaki şekildedir:

“…4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır. 

Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü, işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile ispatlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir. 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup madde uyarınca, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir. 

Dosya içeriğine göre; davacının davalı işyerinde 03.06.2002-04.01.2016 tarihleri arasında 13 tam yıl çalışması bulunduğu, davalı tarafından da itiraza uğramadığı üzere davacı vekilince dosyaya sunulu ‘ F1 ’lının Olanakları’ başlıklı internet çıktısına göre, davalı banka işyerinde hizmet süresi 1 yıldan 5 yıla kadar olanların 18 gün, 5 yıldan 15 yıla kadar olanların ise 24 gün yıllık izin hakkı bulunduğuna ilişkin düzenlemenin söz konusu olduğu anlaşılmış olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının toplam 288 gün yıllık izne hak kazandığı, izin kullanılan günlerin toplamının 65 gün olduğu, ayrıca 55 güne karşılık yıllık izin ücretinin fesih esnasında ödendiği belirlenerek, davacının kullanmadığı izin gün sayısı 168 gün olarak tespit edilmiş ise de, davalı Banka düzenlemesine göre davacının hak kazandığı yıllık izin süresinin (5 yıl x18 gün +8 yıl x 24 gün) 282 gün olduğunun anlaşılması sebebiyle, yanılgılı değerlendirme ile 288 gün üzerinden yapılan hesaplama hatalı bulunmaktadır. 

Bununla birlikte, davalı Banka tarafından davacının toplam 176 gün yıllık izin kullandığı iddia edilmek suretiyle 65 günlük imzalı izin fişlerinin sunulmuş olduğu, 111 günlük izin kullanımına ilişkin olarak ise; müdür pozisyonunda çalışan davacı tarafından kayıtların gereği gibi tutulmaması nedeniyle imzalı izin fişlerine ulaşılmasının mümkün olmadığının ileri sürüldüğü, yanı sıra istinaf dilekçesi ekinde davacının bizzat kendi şifresiyle sisteme girdiği iddiası ile izin fişlerine ilişkin LOG listesinin ibraz edildiği görülmekle, davacının 13 yıllık hizmet süresi boyunca yalnızca 65 gün yıllık ücretli izin kullanarak çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu hususu dikkate alınarak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde; mahkemece, davacı asil çağrılarak sunulan LOG kayıtları da gösterilmek suretiyle yıllık izinlerle ilgili beyanının alınmasından sonra sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre yeniden karar verilmesi için, yazılı şekilde verilen karar bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay 9. HD., E. 2021/5033 K. 2021/9291 T. 20.5.2021)

“…4. Somut olayda, davacı çalışma dönemi boyunca kullanmadığı yıllık ücretli izin hakkı bulunduğunu belirtmiştir. Mahkemece tüm çalışma dönemi bakımından 190 gün yıllık ücretli izin alacağı hesaplanıp hüküm altına alınmıştır. Davalı tarafça temyiz dilekçesi ekinde imzalı yıllık izin dilekçeleri sunulmuş olup sözü edilen belgeler ödeme belgesi mahiyetinde kabul edilmelidir. Ödeme belgesinin hakkı ortadan kaldıran özelliği nedeni ile yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gereklidir.Temyiz dilekçesi ekinde sunulan belgelerin fotokopi olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple öncelikle söz konusu belgelerin aslı getirtilmeli ve davacıdan izin dilekçeleri altındaki imzanın kendisine ait olup olmadığı sorulmalı, imza inkârı hâlinde imza incelemesi ile dilekçeler altındaki imzaların davacıya ait olup olmadığı belirlenmelidir. Yapılacak inceleme sonucunda imzanın davacıya ait olduğunun anlaşılması hâlinde kullanılan izinlerin düşülmesi gerekmektedir…” (Yargıtay 9. HD., E. 2022/5128 K. 2022/5823 T. 11.5.2022)

“İspat yükümlülüğü davalı işverenlikte olan yıllık izinlerin kullanıma ilişkin dosyada mevcut yazılı belgelerden davacının 53 gün yıllık izin kullandığı sabittir. Ramazan ayında çalışılmaması hukuken yıllık iznin kullanıldığı anlamı taşımamakla bilirkişinin yıllık izin ücret alacağı hesaplamasında da usul ve yasaya aykırılık yoktur.” (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. HD., 17.05.2017 T., 2017/772 E. ve 2017/1136 K. sayılı kararı)

Av. Oktay Altunkaya

Kategori : İş Hukuku