Beraat ve Derhal Beraat Kararı

Beraat Kararı Nedir? (CMK m.223)

Beraat kararı, sanık hakkında isnat edilen suçlamaya ilişkin yapılan muhakeme sonucunda suçsuz bulunduğunu belirten son karardır. Beraat kelimesi; aklanmak, suçsuz bulunmak anlamına gelmektedir. Sanık hakkında beraat hükmü çeşitli gerekçelere dayanarak verilebilir. Ancak beraat kararı hangi nedene dayanılarak verilirse verilsin sanık aklanmış, suçsuz bulunmuş sayılır. Örneğin; yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması durumunda verilecek beraat kararı ile de sanık aklanmış olacaktır.

Ceza muhakemesinde duruşma aşamasının sona ermesiyle iddianame kapsamında sanık hakkında bir hüküm verecektir. Bu hükümler Ceza Muhakemesi Kanunun 223. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı olmak üzere altı tane hüküm türü bulunmaktadır. Beraat kararı ise CMK m.223/2 kapsamında düzenlenmiştir.

Ayrıca aynı madde de “derhal beraat kararı” kavramından (CMK m.223/9) bahsedilmiştir. Esas olarak derhal beraat kararı ile beraat hükmü arasında sonuçları noktasında bir fark bulunmamaktadır. Beraat kararı kural olarak sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda yani dosyada delillerin toplanmasının ve değerlendirilmesinin ardından verilir. Fakat kanun koyucu ilgili bentte; “Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.” demek suretiyle somut davada ilk bakışta, kolaylıkla (Yargıtay “derhal” kavramının geniş yorumlanması gerektiğini belirtiyor.) sanığa isnat edilen fiilin suç oluşturmadığı, suç konusu eylemi sanığın gerçekleştirmediği anlaşılıyorsa ya da yargılamanın geldiği aşama itibariyle ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan sanığın suçsuzluğu anlaşılıyorsa mahkemenin tüm delilleri araştırması, değerlendirmesine gerek olmaksızın derhal beraat kararı vermesi gerektiğini belirtmiştir. Burada sanığın lekelenmeme ve adil yargılanma haklarının korunması amaçlanmıştır.

Mahkeme Hangi Hallerde Beraat Kararı Verir?

Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması durumunda mahkeme sanık hakkında beraat kararına hükmedecektir. Örneğin; somut olayda sanık bir kişi ile sözlü tartışması sırasında argo sözler kullanması sebebiyle açılan davada mahkeme bu sözlerin hakaret suçunu oluşturmayacağı kanaatine varmasıyla sanığın beraatine hükmedecektir. Sözde suç, işlenemez suç gibi durumlarda da yine ortada işlenmiş bir suç olmayacağından dolayı sanık hakkında beraat kararı verilecektir.

Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması halinde, örneğin; sanığın insan öldürme suçunu işlediği sebebiyle yargılandığı bir ceza dosyasında olayın gerçekleştiği tarih ve saatte başka bir yerde olduğu anlaşılması üzerine beraatine hükmedilecektir.

Ceza hukukunda kişinin gerçekleştirdiği fiilden dolayı cezalandırılabilmesi için failin kast veya taksirle hareket etmesi gerekir. Somut vakıa kapsamında suçun manevi unsurunun mevcut olmaması yani failin kast veya taksirinin bulunmaması durumunda sanık hakkında beraat kararı verilecektir. Bu bağlamda taksirle işlenebilen bir suç açısından somut olayda öngörülmesi imkansız olan bir durum sebebiyle suç işlediğinin isnat edilmesinde sanığın dikkat ve özen eksikliğinden bahsedilemeyeceği için yargılama sonucunda da beraatine karar verilecektir.

Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması halinde sanık hakkında beraat kararı verilecektir. Hukuka uygunluk nedenleri Türk Ceza Kanununun 24. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre; meşru savunma, gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etmektir. Sanığın somut olayda meşru savunma kapsamında değerlendirilecek bir hareket gerçekleştirmesi durumunda, meşru savunmanın bir hukuka uygunluk nedeni olması sebebiyle mahkemece sanığın beraatine hükmedilecektir.

Hukuk düzenin kendisine tanıdığı bir hakkı kullanan kimseye ceza verilmez. Dolayısıyla kişinin gerçekleştirdiği eylem hukuk sistemi içerisinde bir hak olarak düzenlenmişse sanığın beraatine karar verilmesi gerekir. Yine, kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez. Bu halde de sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekir.

Hukuka uygunluk nedenleri ile ilgili son olarak; kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez. Hukukun bir davranışın gerçekleştirilmesi veya gerçekleştirilmemesi yönünde bir düzenlemesine karşılık kişinin hukuka uygun davrandığı gerekçesiyle cezalandırılması da elbette mümkün değildir. Bu bağlamda; kanun hükmünü yerine getiren kişi hakkında da beraat kararı verilecektir.

Beraat kararı ile ilgili kanunda düzenlenen en önemli husus; yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması halinde  sanığa beraat kararı verilmesi gerektiğidir. Dosya içeriğine göre sanığın suç konusu fiili gerçekleştirdiği şüpheden uzak, kesin ve sabit olmaması halinde mahkemenin beraat kararı vermesi gerekir. Tabi “sübuta ulaşma” hali somut olaya göre değerlendirilecek bir konudur. Ancak yargılama öznelerince muhakemenin her aşamasında yeterli ve ayrıntılı bir araştırma, inceleme yapılması maddi konunun netleştirilebilmesi için elzemdir.

Beraat Kararına Karşı Kanun Yollarına Gidilebilir Mi?

Beraat kararı nihai karar olması sebebiyle taraflarca istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulması mümkündür. Cumhuriyet savcısınca veya katılan tarafından beraat kararının kanun yollarına götürülebileceği gibi sanık da beraat kararına karşı kanun yollarına başvurabilecektir. Örneğin; mahkeme yüklenen suçun sabit olmaması gerekçesiyle sanık hakkında beraat kararı vermişse, sanık suçu işlemediğinin sabit görülmesi gerekçesiyle beraat kararına hükmedilmesi gerektiğini belirterek hükmün bozulmasını talep edebilir.

Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine ve kanunda kesin olduğu belirtilen hükümler dışındaki beraat kararlarının bozulması amacıyla, dava dosyasında maddi ve hukuki yönden inceleme yapılabilen istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür.

On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları haricindeki beraat kararlarının, dava dosyasında sadece hukuki açıdan inceleme ve değerlendirme yapılabilen temyiz kanun yoluna başvurulması da mümkündür.

Beraat Kararı Adli Sicil Kaydına (Sabıka Kaydına) İşler Mi?

Adli sicil ve arşiv kaydında kişiler hakkında verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararları ve güvenlik tedbirleri bulunur. Dolayısıyla kişinin suçsuz olduğunu belirten beraat kararları adli sicil kaydında bulunmaz.

Beraat Kararı Aldıktan Sonra Tazminat Davası Açabilir Miyim?

Ceza dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda mahkeme sanığın beraatine karar vermişse, bu durumda suçsuzluğu anlaşılan kişi tazminat davası açabilecektir. CMK’nın 141. maddesine göre ; kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra beraatlerine karar verilen kişiler beraat kararının kesinleştiğinin kendilerine tebliğinden itibaren üç ay ve her halükarda bir yıl içerisinde devlete maddi ve manevi zararlarının giderilmesi amacıyla dava açabilirler. Burada önemli husus; kişinin devlete tazminat davası açabilmesi için yargılandığı süreçte tutuklama, yakalama, gözaltına alınma gibi koruma tedbirlerine maruz kalması gerekmektedir. Aksi halde davası reddedilecektir.

Beraat kararı alan sanığın; şikayet edene, katılana karşı manevi tazminat davası açabilmesi de mümkündür. Burada kişi şikayet edenden tazminat talep edebilmesi için somut davada haksız fiil, kusur, zarar, hukuka aykırılık ve illiyet bağı unsurlarının mevcut olduğunu ispatlamalıdır. Örneğin; şikayet edenin aslında sanığın böyle bir eylemi gerçekleştirmediğini bilerek hareket ettiğinin ispatlanması ve sanığın da bu süreçte kişilik haklarının ihlal edilmesi (elem ve üzüntü duyması vs.) halinde manevi tazminat talep edebilecektir. Kişinin bu süreçte olası hak kayıpları yaşamaması için uzman bir ceza avukatı ile birlikte hareket etmesi yararına olacaktır.

Beraat Kararı ile İlgili Yargıtay Kararları

“Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844).

Ceza mahkemesinde, suçun sanık tarafından işlenmediğinin saptanması nedeniyle verilen beraat kararının Hukuk Mahkemesine etkisi düşünülürse de, kesin delil bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi halinde bu nitelikteki kararın Hukuk Hakimini bağlayacağı söylenemez. (HGK. 30.1.1976, 1974/4-475 E. 1976/159 K., YKD.1976/9-1266)”  (Yargıtay 3. HD., E. 2013/8332 K. 2013/11137 T. 26.06.2013)

Derhal Beraat Kararı ile İlgili Yargıtay Kararı

“5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesinin hükmünün uygulanması ve özellikle “derhâl” kavramının nasıl yorumlanması gerektiği hususunda doktrin ve uygulamada iki ayrı görüşün ortaya çıktığı söylenebilir. Birinci görüşe göre; CMK’nın 223/9. maddesinde yer alan “derhal” kavramını, “… delil takdirine girmeden beraat kararı verilebilecek”, “işin esasına girmeden fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ya da “kanun değişikliği ile fiilin sonradan suç olmaktan çıkartılması halleriyle sınırlı kabul etmek ve maddeyi de bu kabul ışığında uygulamak gerektiğinden; örneğin sanığın ölümü nedeniyle için dosyanın esasına girmeden, kararı bozmak ve davayı düşürmek gerekir.

Doktrin tarafından büyük ölçüde benimsenen diğer görüşe göre ise; yargılamanın geldiği aşama itibariyle ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan, verilmiş olan beraat kararı usul ve yasaya uygun bir karar olarak değerlendiriliyorsa, işbu karar dairesince onanmalıdır. Eğer dairece yapılan değerlendirmeye göre; beraat kararı hukuka ve yasaya uygun olarak kabul edilemiyorsa, diğer bir anlatımla örneğin, sanığın mahkûmiyetine karar vermek gerekiyorsa ya da eksik soruşturma söz konusuysa, o takdirde kararın sanığın ölümü nedeniyle bozulması ve ilk derece mahkemesince davanın düşürülmesi gerekir. Aşağıda açıklayacağımız gerekçeler ışığında birinci görüşün; kanunun lafzına da, ruhuna da uygun olmadığını düşünmekteyiz. 

Bilindiği üzere, 5271 sayılı CMK’nın yazılı bir gerekçesi yoktur. “Derhâl” kelimesi “çabucak” (bkz. tdk.gov.tr internet sayfası) anlamına gelmekte olup, madde metninde; “davanın esasına girmeden”, “delil takdiri gerektirmeyen durumlar” ya da “fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ve benzeri sınırlayıcı kavramlar mevcut değildir. Bu nedenle, belirtilen hususları CMK’nın 223/9. maddesinin uygulama koşulları olarak kabul etmek mümkün değildir. Değil mahkeme ve hakim, gerektiğinde Cumhuriyet Savcısı ve kolluk amiri (Örneğin; CMK’nın 119. maddesi hükmü uyarınca aramada …), kolluk ve hatta üçüncü kişiler (CMK’nın 90. maddesi hükmü uyarınca, suçüstü halinde “herkes” tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir. ) bile, “delil takdiri” yapabilirken, işi bu olan hâkimin, delil takdirine giremeyeceği görüşü kabul edilemez. Mahkeme ve hakimin, CMK’nın 223/9. maddesi bağlamında da delilleri serbestçe takdir edip, değerlendirmesi son derece doğaldır. Esasen fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediği durumlarda iddianame düzenlenemez. Düzenlenirse; bu iddianame, iadeye mahkumdur. Her nasılsa böyle bir iddianame kabul edilmiş ise, o takdirde öncelikle beraat kararı verilmesini gerektiren bir durum söz konusudur. Kanun değişikliği ile fiilin suç olmaktan çıkartılması durumunda da, hiç kuşkusuz derhâl beraat kararı verilmesi gerekir. Kanaatimizce, “derhâl” kavramı dar (yukarıda belirtilen durumlarla sınırlı) yorumlanmak yerine; İ.H.A.S. 6, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36 ve 38. maddelerinde vurgulanan “Masumiyet Karinesi” ve “Adil Yargılanma Hakkı” ile ceza muhakemesine egemen ilkelerden olan “Lekelenmeme Hakkı” dikkate alınmak suretiyle, “yargılamanın geldiği aşama itibariyle” diğer bir ifadeyle “ilave bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan …” olarak anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır. 5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için, beraat kararının hangi nedenden dolayı verileceği önemli değildir. Yani, beraat hükmü, söz konusu maddenin ikinci fıkrasında yer alan beş nedenden (1- Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, 2- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, 3- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, 4- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması ve 5- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması) herhangi birisine dayanılarak verilebilir. Önemli olan beraat kararının derhal verilebilecek olmasıdır. Derhal yani yargılamanın geldiği aşama itibariyle, başka bir ifadeyle de, ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan beraat kararı verilebiliyorsa; artık koşulları olsa bile, “durma” “düşme” veya “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilemez.

Somut olayda, sanık … aleyhine, 29/08/2012 tarihinde işledikleri iddia olunan birden fazla kişi ile tehdit suçundan açılan davada 23/12/2013 tarihinde, suçun sübuta ermemesi gerekçesiyle beraat kararı verilmiş olup, işbu karar katılan vekili tarafından temyiz edilmiştir. UYAP sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre, sanık … hüküm tarihinden sonra 31/01/2014 tarihinde vefat etmiştir. Dairemize göre, sanık hakkındaki beraat kararı usul ve yasaya uygundur.” (Yargıtay 6. CD., E. 2019/1874 K. 2021/1770 T. 4.2.2021)

Av. Oktay Altunkaya
Önceki İçerikMuhafaza Altına Alma (CMK m.123)
Sonraki İçerikPart Time/Kısmi Süreli İş Sözleşmesi Nedir?