Haksız Tutuklama, Gözaltı, Yakalama, Elkoyma Sebebiyle Tazminat Davası

Haksız Tutuklama, Gözaltı, Yakalama, Elkoyma Sebebiyle Tazminat Davası Nedir?

Ceza Muhakemesinde soruşturma veya kovuşturma evresinde delillerin tam olarak toplanabilmesi, şüpheli veya sanığın kaçmasının veya delilleri saklamasının önlenmesi gibi sebeplerle yapılan işlemlere koruma tedbirleri denmektedir. Örneğin; tutuklama, yakalama, gözaltı, elkoyma, arama gibi kurumlar ceza muhakemesi kapsamında maddi gerçeğe ulaşmada araç olarak kullanılan koruma tedbirleridir. Bu tedbirler yetkili makamlar tarafından, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini yakından ilgilendirmesi nedeniyle, özen ve hassasiyetle kullanılmalıdır.

Ancak bazı hallerde somut olay özelinde kanuna ve hukuka uygun olarak da hareket edilse yargılama sonucunda kişinin suçsuz olduğu anlaşılmaktadır. Bu hallerde haksız olarak tutuklama, yakalama, gözaltı gibi işlemlere tabi tutulan kişi devletten tazminat talebinde bulunabilecektir. Elbette kamu düzeni ve vicdanı gibi kurallar doğrultusunda birtakım yetkiler kullanan devlet kurumları, kasıtlı olarak gerçekleştirilmesede doğru olmayan bir işlem gerçekleştirildiğinin anlaşılması halinde hak kaybına uğrayan kişinin zararını telafi etmeye çalışmalıdır.

Haksız tutuklama, gözaltı, yakalama, elkoyma, arama gibi hallerde kişilerin zararlarını devletten tazminat talep edebileceği hakkında yasal düzenleme 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141. maddesine yapılmıştır.

Haksız Tutuklama, Gözaltı, Yakalama, Elkoyma Sebebiyle Tazminat Davası Kim Açabilir?

Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

Yukarıda (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirmek ve bu hususu verilen karara geçirmek zorundadır.

Yukarıda yazılı sebepler dışında da , suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları Devlet aleyhine olarak açılabilir.

Haksız Tutuklama, Gözaltı, Yakalama, Elkoyma Sebebiyle Tazminat Davası Kime Karşı Açılır?

Haksız tutuklama, gözaltı, yakalama, elkoyma sebebiyle tazminat davası ancak Devlet aleyhine açılabilir. Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.

Tazminat isteminin süresi ne kadardır?

Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde haksız tutuklama, gözaltı, yakalama, elkoyma sebebiyle tazminat  isteminde bulunulabilir.

“5271 sayılı CMK’nın 142/1. maddesinde koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemlerinin karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde dava konusu edilebileceğinin belirtildiği, bu kapsamda tazminat talebinin dayanağı olan Haymana Cumhuriyet Başsavcılığının 16.02.2015 tarih, 2013/771 soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleştiğinin tespit edilmesi halinde CMK’nın 141/2. maddesinde öngörüldüğü şekilde kararın içeriğinde şüphelinin (davacının) tazminat hakkının bulunduğunun bildirilmediği dikkate alınarak, tazminat davasının 03.07.2015 tarihinde, CMK’nın 142/1. maddesinde öngörülen bir yıllık süre içinde açıldığı gözetilerek davacı (şüpheli) ile ilgili olarak düzenlenen yakalama, gözaltı ve serbest bırakmaya ilişkin tüm tutanak, müzekkere ve kararların onaylı birer sureti de dosya içine alınarak esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile davanın reddine karar verilmesi, BOZMAYI gerektirmiştir.” (Yargıtay 12. CD., E. 2018/3981 K. 2018/9676 T. 15.10.2018)

Haksız koruma tedbiri uygulanması ile ilgili görevli mahkeme neresidir?

İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.

Haksız Tutuklama, Gözaltı, Yakalama, Elkoyma Sebebiyle Tazminat Davası Açarken Neler Dikkat Edilmelidir?

Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir. Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.

Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister. İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.

Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir. Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.

Haksız Tutuklama, Gözaltı, Yakalama, Elkoyma Sebebiyle Tazminat Davasında Avukatlık Ücreti

Tazminat davaları nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nisbî avukatlık ücreti ödenir. Ancak, ödenecek miktar Tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamaz.

Tazminata İlişkin Mahkeme Kararı Kesinleşmeden İcra Takibine Konulabilir Mi?

Tazminata ilişkin mahkeme kararları, kesinleşmeden ve idari başvuru süreci tamamlanmadan icra takibine konulamaz. Kesinleşen mahkeme kararında hükmedilen tazminat ile vekâlet ücreti, davacı veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirimin yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde ödenir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde, karar genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.

Haksız Koruma Tedbirleri Uygulanması Sebebiyle Verilen Tazminatın Geri Alınması

Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak, hakkında kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların mahkûmiyet süresine ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı mahkemeden alınacak kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümleri uygulanarak geri alınır. Bu karara itiraz edilebilir. İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder.

Haksız Tutuklama, Gözaltı, Yakalama, Elkoyma Sebebiyle Tazminat İsteyemeyecek Kişiler Kimlerdir?

Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat isteyemezler:

a) Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.

b) Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.

c) Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler.

d) Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilmesi Halinde Tazminat Davası Açılabilir Mi?

Sanık hakkında yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi ve 5 yıl denetim süresine tabi tutulması halinde, kişinin söz konusu denetim süresi içerisinde ilgili kural ve şartlara uygun davranması sonucunda ilgili dosyada düşme kararı verilecektir. Bu sebeple hagb kararı aldıktan sonra denetim süresi içerisinde de yükümlülüklerini yerine getirerek, ihlal gerçekleştirmeyen kişi de haksız tutuklama, gözaltı, yakalama, elkoyma sebebiyle tazminat davası açabilecektir.

“Davacının, terör örgütü propagandası yapma, suçu ve suçluyu övme, nitelikli mala zarar verme, kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından 20.04.2007 tarihinde gözaltına alınıp aynı tarihte tutuklandığı, 180 gün tutuklu kaldıktan sonra 17.10.2007 tarihinde tahliye edildiği, İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 25.12.2009 gün ve 126-420 sayı ile terör örgütü propagandası yapma, suçu ve suçluyu övme, nitelikli mala zarar verme ve kasten yaralama suçlarından beraatine, görevi yaptırmamak için direnme suçundan 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süre ile denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, bu kararın 01.03.2010 tarihinde kesinleştiği, davacının vekili aracılığıyla denetim süresinin bitimini beklemeden tazminat talebinde bulunduğu davada;

Davacının tazminat talebine dayanak teşkil eden ceza davasında, beraat hükümleri ile birlikte hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Bu kapsamda, davacının denetim süresine uyması halinde düşme kararı verilecektir. Bu süre içinde kasten yeni bir suç işlemesi halinde ise mahkûmiyet hükmü açıklanacak, bu hükme karşı kanun yoluna başvurulduğu takdirde davacı hakkında mahkûmiyet hükmünün esastan denetimi sonucu daha fazla cezaya hükmedilebileceği gibi beraat kararı da verilebilecektir. Dolayısıyla bu aşamada davacı açısından doğan bir zararın bulunup bulunmadığının tespiti ve varsa miktarının hesaplanması mümkün olmadığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın sonucunun beklenmesi gerektiği kabul edilmelidir. Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.” (Yargıtay CGK., E. 2017/767 K. 2017/550 T. 19.12.2017)

Haksız Koruma Tedbirleri Uygulanması Sebebiyle Maddi Tazminat Nedir? Nasıl Belirlenir?

Maddi tazminat ile davacıların malvarlığında meydana gelen somut bir azalma ya da kazanç kaybı, ödedikleri avukatlık ücreti gibi masrafların karşılanması amaçlanırken, manevi tazminat ile kişinin sosyal çevresinde itibarının sarsılması, özgürlüğünden mahrum kalması nedeniyle duyduğu elem, keder, ıstırap ve ruhsal sıkıntıların bir ölçüde de olsa giderilmesi düşünülmektedir.

Maddi tazminatın konusu, hukuka aykırı bir koruma tedbirine maruz kalan kişilerin uğradıkları maddi zararlardır. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında karşılanması gereken maddi zarar; malvarlığının aktif değerlerinde meydana gelen azalma veya pasifinde, başka bir anlatımla borçlarında artma şeklinde oluşabilir. Maddi tazminatın esasını oluşturan malvarlığında meydana gelen azalma veya gelir kaybının tespitinde objektif ölçü ve belgelere dayanılmalı, kişinin gözaltına alınması ya da tutuklanmasından önceki işine bakılmalıdır.

Davacı işçi ya da memursa çalıştığı yerden, serbest meslek çalışanı ise ilgili meslek kuruluşundan sorulup, vergi kayıtları da incelenerek, sağlık durumu, çalıştığı işin niteliği, hafta sonu, dini ve milli bayramlarda çalışıp çalışmadığı araştırılıp sonucuna göre gerekirse bilirkişi marifetiyle maddi kaybı hesaplanmalıdır.

Herhangi bir işte çalışmayan kişilere verilecek maddi tazminatın hesaplanmasında gözaltında ya da tutuklu kaldıkları dönemdeki net asgari ücret göz önünde bulundurulmalı, serbest meslek sahibi olanların ne kadar kazanç elde ettikleri vergi dairesi veya ilgili meslek kuruluşundan sorulmalı, belli bir işyerinde çalışmayan, dolayısıyla aldıkları ücret ya da maaşı belirli olmayan kişilerin ise tarım veya sanayide çalışıp çalışmadıkları araştırılıp, bu alandaki asgari ücret üzerinden tazminat hesaplanmalıdır.

Tazminat hukukunun koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında da tatbiki gereken genel prensipleri uyarınca, davacının dava dilekçesinde uğradığını ileri sürdüğü tüm zararlarının niteliğini, miktarını ve buna ilişkin delillerini açıkça göstermesi gerekmektedir. Davacı, maddi kaybının belirlenebilmesi bakımından herhangi bir işte çalışıyorsa buna ilişkin maaş bordrosu ve benzeri bilgi ya da belgelerini ibraz etmeli, varsa tanıklarını göstermelidir.

Nitekim öğretide; “Yasa dışı yakalanan veya tutuklanan kimsenin mesleki uğraşısına göre uğrayacağı her türlü maddi kayıplarını maddi zarar olarak tarif edebiliriz. Bu zararın tespit edilmesindeki ölçüler objektif ölçülerdir. Örneğin, ticaret ya da tarımla uğraşan kimselerin uğrayacağı kazanç kayıplarını maddi zarar olarak sayabiliriz. Zararların saptanmasındaki ölçü, sübjektif takdir yerine belirli ölçü ve belgelerdir. Ödenecek maddi zarar, gerçek zararın karşılığı olacak, delillerle kanıtlanacak, gerektiğinde bilirkişiye tespit ettirilecektir. ‘Tutuklanmasaydım şu şekilde bir iş tasavvur ediyordum, sağlayacağı kâr şu oranda olacaktı’ şeklindeki soyut istekler karşılanmayacaktır.” (M. Naci Ünver-A. Mümin Kavalalı, Yasa Dışı Yakalanan Veya Tutuklananlara Tazminat Verilmesi, Kazancı Yayınevi, İstanbul 1990, s. 42-43)

“Maddi zarar, haksız olarak yakalanan veya tutuklanan kimselerin, yakalama ve tutuklama süresinde uğradıkları gelir kaybıdır. Ayrıca haksız işlem nedeniyle yaptıkları giderlerin de maddi zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Avukat ücreti ve yol giderleri maddi zarar hesabında göz önüne alınır. Yakalanan veya tutuklanan kişi işçi ve memur gibi ücretli birisi ise, net ücret kaybı maddi zarar sayılır. Ancak kişi tekrar görevine iade edilmesi nedeniyle tüm ücret ve haklarını alacaksa, kendisine maddi tazminat ödenmez. Böyle bir durum yoksa belli bir işyerinde çalışan işçilerin hafta ve resmi tatillerde de çalışıp çalışmadıkları araştırılarak net gelir kaybının saptanması gerekir. Belirli bir işyerine bağlı olarak çalışmayan işçiler için tarım veya sanayide çalışıp çalışmadıkları araştırılarak, tarım veya sanayi asgari ücreti üzerinden tazminata hükmolunur. Hafta ve bayram tatilleri hesaba dâhil edilmez. Brüt asgari ücretten vergi düşülerek hesap yapılması gerekir. İşsizlere de net asgari ücretten tazminat ödenir. Serbest meslek sahibi olanların, daha önce ne kadar kazanç sağladığı vergi dairesi veya meslek kuruluşu gibi yerlerden sorularak veya gerekirse bilirkişi dinlenerek gelir kaybının saptanması ve buna göre tazminata hükmedilmesi gerekir. Maddi zarar kişinin yakalandığı ya da tutuklandığı tarihten serbest bırakıldığı güne kadar olan gelir kaybıdır.” (Osman Yaşar-Cengiz Otacı, Ceza Muhakemesi Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015, 6. Baskı, c. 2, s. 1684) “ (Yargıtay CGK., E. 2014/123 K. 2015/380 T. 10.11.2015)

Haksız Koruma Tedbirleri Uygulanması Sebebiyle Manevi Tazminat Nedir? Nasıl Belirlenir?

“Manevi tazminat miktarı belirlenirken, objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, 45 gün süreyle tutuklu kalan davacı hakkında hükmedilen manevi tazminatın bu ölçülere uymayıp az tayin edilmesi” isabetsizliklerinden, manevi tazminata ilişkin olarak oybirliği BOZULMASINA karar verilmiştir.” (Yargıtay CGK., E. 2014/123 K. 2015/380 T. 10.11.2015)

Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat Davasında Faiz Talep Edilebilir Mi?

“Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat talebinde bulunulabilmesi için, zarar ile haksız işlem arasında uygun illiyet bağı bulunması, zararın da hukuka uygun bir gelire ilişkin olması gerekmektedir. Örneğin tefecilik yapan ya da kumar oynayan birisinin, tutuklu kaldığı günler için belirtilen yollarla elde edeceği kazançtan yoksun kaldığını ileri sürerek açacağı tazminat davası kabul edilmeyecektir. Ceza Muhakemesi Kanununun; “maddî ve manevî her türlü zararlarını devletten isteyebilirler” şeklindeki açık hükmü ile haksız fiil niteliğinde kabul edilen bu tür işlemlerin tâbi bulunduğu tazminat hukukunun genel prensipleri, istikrar kazanmış yargısal içtihatlar ve Maliye Bakanlığının koruma tedbirleri nedeniyle tazminat ödenmesi hakkındaki iç genelgesi uyarınca, zarar tazminatla giderileceğine göre, tayin edilecek maddi ve manevi tazminata faiz tahakkuk ettirilmesi ve talebe bağlı olarak, haksız ya da hukuka aykırı koruma tedbirlerinin uygulandığı veya sona erdiği tarihten veyahut dava ya da hüküm tarihinden itibaren kanuni faize de hükmedilmesi gerekmektedir.”

Haksız Tutuklama, Gözaltı, Yakalama, Elkoyma Sebebiyle Tazminat Davası ile İlgili Yargıtay Kararları

Tutuklama tedbirinin uygulanması suretiyle bireylerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına keyfî olarak müdahale edilmemesini sağlayacak güvencelerin başında suç işlendiğine dair belirtinin ortaya konulması gelmektedir. Suç işlendiğine dair belirtinin bulunması tutuklama tedbiri için ön koşul olduğundan aksi durumun kabulü, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin tüm güvencelerin anlamsız hâle gelmesi sonucunu doğurur. Dolayısıyla -hangi nedenle benimsenmiş olursa olsun- olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde de kişilerin suç işlediklerine dair belirti bulunmadan tutuklanmaları durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olarak kabul edilemez ( Şahin Alpay [GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, § 109; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:2016/23672, 11/1/2018, § 156).

Somut olayda Anayasa Mahkemesince soruşturma makamlarının suç işlediğine dair belirtileri somut olgularla ortaya koymadan başvurucu hakkında tutuklama tedbirine başvurdukları sonucuna varılmıştır. Bu itibarla olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa’nın 15. maddesinin başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru kılmadığı değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Turhan Günay [GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, § 88; Şahin Alpay , § 110; Mehmet Hasan Altan (2) , § 157).

Açıklanan gerekçelerle -Anayasa’nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde de- başvurucunun Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Öte yandan başvurucu tutukluluğun makul süreyi aştığını ve matbu gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verildiğini ileri sürmüşse de başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle hak ihlali kararı verildiğinden bu iddianın ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

Somut başvuruda, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Kovuşturma sürecinde 24/10/2017 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir ve tutukluluk hâli sona ermiştir. Öte yandan somut olayda başvurucu ihlalin tespit edilmesi ve tahliye edilmesi dışında tazminat talebinde bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucuya manevi tazminat ödenmesine karar verilmemiştir. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.” (Anayasa Mahkemesi 1. B., B. 2017/34534 T. 26.5.2021)

“1- Davacı hakkında Silahla Tehdit, Mala Zarar Verme ve Patlayıcı Madde Bulundurmak suçlarından açılan kamu davasında, davacının Silahla Tehdit, Birden Fazla Kişi ile Tehdit, Mala Zarar Verme ve Kasten Yaralama suçları nedeniyle tutuklandığı, yargılama sonucu davacı hakkında tutuklanmadığı Patlayıcı Madde Suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğu ve bu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, Patlayıcı Madde Bulundurmak suçunun davacının tutuklanmasına esas olan suçtan bağımsız nitelikte bir suç olması itibariyle, davacı yönünden tazminata hükmedilmesine engel teşkil etmeyeceği ve Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat Verilmesine ilişkin 5271 sayılı CMK’nın 141/1. ve devamı maddelerinde belirtilen şartların davacı yönünden gerçekleştiği, bu nedenle uğranıldığı iddia edilen maddi ve manevi zararla ilgili makul bir tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi,

2- Davacının adli sicil kaydının incelenmesinde hüküm tarihinden sonra sabıka kayıtlarının bulunduğu dikkate alındığında, gözaltında ve tutuklu kaldığı sürelerin diğer bir hükümlülüğünden mahsup edilip edilmediği araştırılarak, mahsup edilmiş olması halinde ne kadarının mahsup edildiği hususu kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulup CMK’nın 144/1-a maddesinin yürürlükten kaldırılması nedeniyle mahsup durumu tazminata engel oluşturmayacak ise de, haklarında mahsup işlemi yapılmayan kişilerle tutukluluğu başka mahkumiyetinden mahsup edilenler arasındaki dengenin, hak ve nesafetin sağlanması gerektiği göz önünde bulundurularak, gözaltında ve tutuklu kalınan sürenin tamamının mahsup edildiğinin tespit edilmesi halinde davacı lehine makul bir miktar maddi ve manevi tazminata hükmolunması, bir kısmının mahsup edildiğinin tespiti halinde ise mahsup edilmeyen kısmına ilişkin olarak maddi ve manevi zarar dikkate alınıp, mahsup edilen kısım için ise makul bir miktar maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmesi gerektiği sebebiyle hükmün BOZULMASINA karar verilmiştir.” (Yargıtay 12. CD., E. 2019/3576 K. 2021/2901 T. 22.3.2021)

“Davacının tutuklandığı tarihte plastik kapı ve pencere işi yaptığı, basit usulde ticari kazanç elde ettiği, yerel mahkemece vergi dairesinden beyana dayalı kayıtlarının getirtildiği, sosyal ve ekonomik durumunun araştırıldığı, davacıdan sorulup tutuklu kaldığı günlerdeki gelirinin ve dolayısıyla gerçek kazanç kaybının tespit edilmeye çalışıldığı, bilirkişiden rapor alındığı, davacının bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan ettiği gelirleri ile dava dilekçesinde dile getirdiği geliri ve dava aşamasında belirttiği kazancının farklı olduğu, yerel mahkemece davacının tutuklu kaldığı dönemde iş yerinin açık bulunup bulunmadığı, dolayısıyla herhangi bir kazanç elde edip etmediği araştırılmadan, ne kadar kazanç elde ettiği vergi dairesi veya ilgili meslek kuruluşundan sorulmadan, aylık ve yıllık gelirine ilişkin çelişki de giderilmeden bilirkişi tarafından vergi levhasındaki kazancı esas alınarak hesaplanan miktarda tazminata hükmolunduğu, oysa öncelikle tutuklu kaldığı dönemde iş yerinin açık olup olmadığı, buna bağlı olarak herhangi bir gelir elde edip etmediği araştırılarak, gerçek gelirinin ve dolayısıyla kazanç kaybının belirlenmesi, bunun mümkün olmaması ya da tespit edilen gelirinin asgari ücretten az olması durumunda, en azından temel ihtiyaçlarını karşılayan, insanca yaşamasına imkân tanıyan en düşük net asgari ücretin tamamı üzerinden belirlenecek bir miktarın maddi tazminat olarak belirlenmesi gerekmektedir.

Basit ticari usulde kazanç elde eden davacının vergi dairesine daha az kazandığını beyan etmesi nedeniyle bu miktarın maddi tazminata esas alınması da isabetli değildir. Zira; kamulaştırma davalarında, kamulaştırmaya konu taşınmazın sahibi tarafından tapuya veya vergi dairesine beyan edilen değeri üzerinden idare tarafından hesaplanan kamulaştırma bedeline itiraz edilmesi halinde, mahkemece resmi kayıtlarda geçen miktar esas alınıp dava reddedilmemekte, keşif yapılarak gerektiğinde tanık ve yerel bilirkişi dinlenip teknik bilirkişi marifetiyle taşınmazın gerçek değeri tespit edilerek kamulaştırma bedeli belirlenen miktara yükseltilirken, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında vergi dairesi ya da başka bir kuruma bildirilen miktara bağlı kalınması hak, adalet ve nasafet ilkesine uygun olmayacaktır. Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, davacının tutuklu kaldığı dönemde iş yerinin açık olup olmadığı, herhangi bir gelir elde edip etmediği araştırılarak, gerçek geliri ve dolayısıyla kazanç kaybının belirlenmesi, bunun mümkün olmaması ya da tespit edilen gelirinin net asgari ücretten az olması durumunda, en azından temel ihtiyaçlarını karşılayan, insanca yaşamasına imkân tanıyan en düşük asgari ücretin tamamı üzerinden belirlenecek bir miktarın maddi tazminat olarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA karar verilmelidir.” (Yargıtay CGK., E. 2014/123 K. 2015/380 T. 10.11.2015)

Av. Oktay Altunkaya
Önceki İçerikOrtaklığın Giderilmesi Davası (İzale-i Şuyu)
Sonraki İçerikSeri Muhakeme Usulü (CMK 250) ve Uygulaması