Kasten Öldürme Suçu ve Cezası

Kasten Öldürme Suçu ve Cezası

T.C. İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 2020 yılında ülkemizde 2075 kişi kasten insan öldürme olayları kapsamında hayatını kaybetmiştir. Toplumda bu vakıaların azalması ve önlenebilmesinde, başta eğitim olmak üzere, hukuk sistemlerince bu eylemlerin sonuçlarına bağlanan yaptırımlar büyük önemlilik arz etmektedir. Bu kapsamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 81. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

Kasten insan öldürme nedir?

Kasten insan öldürme; insan hayatına, bir başka insan veya insanlarca, bilerek ve isteyerek, hukuka aykırı bir biçimde son verilmesidir. Bu anlamda kasten insan öldürme suçunun hukuki konusunu yaşam hakkı oluşturur. Yaşam hakkı, insanın temel hak ve özgürlüklerinin içerisinde en üstünüdür. Buna bağlı olarak, bireylerin yaşam hakkının güvence altına alınması devletin ve hukuk mekanizmasının başlıca görevidir.

Kasten insan öldürme suçunun cezası nedir?

Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

Kasten insan öldürme suçunda nitelikli haller nelerdir?

Kasten öldürme suçunun aşağıdaki hallerle işlenmesi halinde kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
a) Tasarlayarak gerçekleştirilmesi,
“..Tasarlama halinin kabulü için sanıkların önceden öldürme kararı vermeleri, kararla eylem arasında tasarlamayı kabule elverişli makul bir sürenin geçmesi, bu süre içinde verdikleri kararda sebat ve ısrar ederek eylemlerini gerçekleştirmeleri gerektiği, somut olayda; sanıkların öldürme kararını ne zaman verdiklerinin kesin olarak saptanamadığı, tasarlayarak öldürme suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, sanıkların altsoyu olan çocuğu kasten öldürme suçundan TCK’nın 82/1-d-e maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar verilmesi gerekirken,..” (Yargıtay 1. CD., E. 2014/2498 K. 2014/6068 T. 10.12.2014)
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
 “..Sanık …’in, çocukları olan maktul …’yı 9’u öldürücü toplamda 42 bıçak darbesiyle yaraladığı ve balkondan aşağıya atarak öldürdüğü, maktul …’yi 16 tanesi öldürücü 96 bıçak darbesiyle yaraladığı ve balkondan aşağıya atarak öldürdüğü anlaşılan olayda; pek çok öldürücü nitelikte yara ika edilmesinin tek başına canavarca hisle ya da eziyet çektirerek işlendiğini kabule yeterli bulunmadığı, canavarca hisle öldürme, sırf öldürmüş olmak için öldürme, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürme olup, eziyet çektirerek öldürme ise ölümü meydana getirme bakımından zorunlu olmayan ve ölüme takaddüm eder vahşice hareketler olup sanığın öldürme kastının yanında işkence ya da eziyet çektirme kastının da bulunması gerektiği, sırf ölüm neticesini almak için tehevvürle maktulün boyun ve gövde kısmına bıçakla çok sayıda darbenin yapıldığı, somut olayda ise maktulün aldığı bıçak darbeleri sonucu hayatını kaybettiği göz önünde bulundurulduğunda sanığın canavarca hisle ya da eziyet çektirerek öldürme amacıyla hareket ettiğini, kabule yeterli her türlü kuşkudan uzak yeterli kesin kanıt bulunmadığı gözetilmeyerek TCK’nun 82/1-b maddesi ile uygulama yapılması..” (Yargıtay 1. CD., E. 2018/699 K. 2018/2581 T. 29.5.2018)
c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı gerçekleştirilmesi,
Belirtmem gerekirse; 8/7/2021 tarihli ve 7331 sayılı Kanunun altıncı maddesiyle, bu bentte yer alan “eş” ibaresi “eş, boşandığı eş” şeklinde değiştirilmiştir. Boşanılan eşin kasten öldürülmesinin, ilgili suçun nitelikli halleri kapsamına dahil edilmesi mevcut toplum yapısı ve gelişmeler bağlamında olumlu bir gelişme olmuştur.
“..Sanık … ile eşi olan maktule …n olaydan 1,5 yıl kadar önce kaçarak evlenmeleri, maktulenin ailesinin bu evliliğe rıza göstermemesi nedeniyle aralarında geçimsizlik olması, bu geçimsizlik neticesinde sanığın maktuleye şiddet uyguladığının katılanların ve tanıkların beyanlarından anlaşılması, maktulenin kayalıklardan düşmeden hemen önce sanık …’in maktule ile annesi hakkında konuşmaları, bu konuşma sırasında evliliklerinin başlangıcından bu yana sanık …’in huzursuzluk kaynağı olarak gördüğü kayınvalidesi ile ilgili sözlerine maktulenin “beni ilgilendirmez, ben senin ile annem arasında kaldım” sözleri ile mukabele etm…den kaynaklanan bir tartışma yaşandığının anlaşılması, sanık … ve hakkında verilen beraat kararı kesinleşen sanık …n, olay yerinde yarım saat aralarında konuştukları, bu sırada …n de telefon ile görüştüğü hatta telefon görüşmesi öncesinde …n, … ve maktuleye baraj ile ilgili bilgi verdiği şeklindeki sözlerine rağmen dosyada mevcut tanık … Tutar’ın çekmiş olduğu fotoğrafların çekilme zamanları, HTS raporlarındaki konuşma süreleri ve sanıklar ile maktulenin oturdukları yerde geçirdikleri toplam zamanın 7-8 dakika kadar olabileceği göz önüne alındığında sanıkların olayın gelişimi ile ilgili dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile uyumsuz ifadelerde bulunmuş olmaları, yine maktulenin oturduğu yerden kalktıktan sonra dengesi kaybedip altta bulunan kayalığa düştüğünü söyledikleri, ancak maktulenin oturduğu kaya parçasının genişliği, kayalığın ucuna kadarki mesafe, maktulenin bulunduğu yerden ayrılmak için izlemesi gereken yol ve yön dikkate alındığında, maktulenin düştüğü anda öncelikle bastığı zemin ile vücudunun temasından sonra altta bulunan kayalığa düşmesi gerektiğinin dosyada mevcut bilirkişi raporları ile ortaya konulması, sanıkların ifadelerinde belirttikleri şekilde maktulenin dengesini kaybederek altta bulunan kayalığa düştüğü kabul edildiğinde maktulenin oturduğu kaya parçasından kayalığın ucuna kadar ki 115 cm’lik mesafeyi almak için birkaç adım atması veya kayalık üzerinde bir süre sendeler biçimde hareket etmesi gerekeceği, bu sırada maktulenin bu hareketlerini rahatlıkla görebilecek konumda olan sanıkların bu durumu fark etmemeleri mümkün olmadığı halde ifadelerinde böyle bir durumdan bahsetmemeleri, anlatımları doğrultusunda olayın geliştiği kabul edildiğinde maktulenin önce ayağa kalkıp sonra çantasını alması gerektiği, bu ihtimalde dahi maktulenin ayağa kalktıktan sonra çantasına dokunmasının etkisi ile çantanın bulunduğu yerden farklı bir yere savrulması veya düşmesi gerekirken çantanın sanıklarca maktulenin oturduğu yer olarak gösterilen yerde CGK., E. 2015/1158 K. 2016/146 T. 29.3.2016 Sayfa 8/10 bulunması, dosyada mevcut olay yeri inceleme elemanı bilirkişilerin raporu ile 165 cm’lik kısmının kalın toprak tabakası olduğu anlaşılan alttaki kayalık düz zeminin üzerine düşen maktulenin bu zeminin ancak ortasına kadar gelebileceğinin fizikçi bilirkişiler tarafından yapılan hesaplama ve simülasyondan anlaşılması, dolayısıyla sanıkların iddia ettiği gibi hiçbir dış kuvvetin müdahalesi olmaksızın alttaki kayalığa düşen maktulenin ancak sürüklenmesi veya düştükten sonra tekrar ayağa kalkıp hareket etmesi neticesinde kan izinin bulunduğu bölgeye kadar gelebilmesinin mümkün olmasına karşın sanıkların, maktule düşer düşmez alttaki kayalığa baktıklarını söyledikleri halde maktuleyi ne sürüklenirken ne de ayağa kalkıp hareket ederken gördüklerine dair bir beyanda bulunmamaları, ayrıca bilgisayar mühendisi bilirkişinin raporunda maktulenin bayılma, takılarak düşme ve yahut bir başkası tarafından itilmesi sonucunda düşmesi hallerinde alacağı pozisyon ve gideceği yer ile ilgili hazırladığı simülasyonların hiçbirinde maktulenin bulunduğu yerden düştükten sonra sanıkların anlattığı yerde ve pozisyonda bulunmasının imkansız olduğunun anlaşılması, yine alttaki kayalık zeminin düz olması sebebiyle bahsedildiği şekilde bir sürüklenmenin fiziken mümkün olmadığının bilirkişi raporlarında yer alması, bu yönden de sanıkların anlatımlarının olay yeri ile uyumsuz olması, dosyada mevcut olay yeri inceleme, adli tıp ve fizik bilirkişilerinin sanıkların anlatımlarını dikkate alarak keşif mahallinde yaptıkları gözlem neticede, maktulenin düşer düşmez sanıkların maktuleyi yaralı vaziyette gördüklerini belirttikleri yere kadar gelmesinin mümkün olmadığı ve maktulenin dıştan bir müdahale ile kayalıktan aşağıya atıldığı yönündeki ortak kanaatleri ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın üzerine atılı eşini kasten öldürme suçunu işlediği sabit olup, yerel mahkemenin bu yöndeki mahkumiyet hükmünün onanmasına ilişkin Özel Daire kararında isabetsizlik bulunmamaktadır..” (Yargıtay CGK., E. 2015/1158 K. 2016/146 T. 29.3.2016)
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
“..Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanığın henüz bir buçuk yaşında olan maktulenin babası olduğu, eşinden ayrı akrabaları ile birlikte yaşayan ve çoğu zaman çocuklara karşı agresif davranışlar sergileyen sanığın, olay günü 23:00 sıralarında alkollü olduğu halde akrabası … ile tartıştığı, tartışmanın ardından, o esnada kucağında bulunan maktuleyi beton zemine hızlı bir şekilde çarptığı, ertesi günü fenalaşan maktulenin hastaneye götürüldüğü, tedaviye rağmen kurtarılamadığı, maktulenin subaraknoidalde, durada kanamaya, akciğerde fokal ödem, böbrek ve karaciğerde konjesyona neden olduğu ve maktulenin suç tarihinden 5 gün sonra, künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması sonucu hayatını kaybettiği olayda, Sanığın, maktuleyi beton zemine sert bir şekilde fırlatması sonucunda ölümün gerçekleşeceğini mutlak olarak bilebilecek durumda olması karşısında, sanığın “beden bakımından kendisini savunamayacak durumda olan çocuğunu kasten öldürme” suçundan 5237 sayılı TCK’nun 82/1-d-e maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine yazılı şekilde hüküm kurulması..” (Yargıtay 1. CD., E. 2016/1483 K. 2017/1742 T. 16.5.2017)
f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,
“Sanığın gebe olduğu bilinen kadına karşı kasten öldürme suçundan mahkumiyetine dair;..Sanık ile maktulün akraba oldukları ve olaydan yaklaşık 20 ay önce evlendikleri, çocuk istemelerine rağmen maktulün hamile kalamadığı bu nedenle doktora gittikleri, maktulün rahminde kist olduğunun saptanması nedeniyle tedavi gördüğü, aynı doktorun sanığa da sperm sayımı yaptırmasını söylediği ancak sanığın gururuna yediremediğinden bunu yapmadığı, daha sonra maktulün hamile kaldığının ortaya çıktığı, sanığın doktorun tavsiyesini yanlış anlayarak kendisinin yetersiz olduğu sonucunu çıkartarak maktulün başka birinden hamile kalabileceğinden şüphelenmeye başladığı ve zaman zaman maktul ile bu yüzden tartıştığı, olay günü yine bu nedenle maktul ile tartıştığı ve daha önceden temin ettiği ve sakladığı tabanca ile maktulü kafasından vurarak öldürdüğü, evin kapısına “Biz üç haftalık tatile çıkıyoruz, telefonlarımız kapalı olacak bizi aramayın” yazısını astıktan sonra valizini alıp otobüsle … iline gittiği ve üç gün sonra kaldığı otelde suçta kullandığı silahla birlikte yakalandığı olayda; her ne kadar sayın çoğunluk sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği gerekçesi ile kararın bozulmasına hükmetmiş ise de bu karara katılmıyoruz..” (Yargıtay 1. CD., E. 2020/2030 K. 2021/948 T. 10.2.2021)
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
“..TCK.nun 82/1-g maddesinin uygulanabilmesinin önkoşulunun kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeni ile öldürülmesi olduğu, olayımızda ise Olympos Ören Yeri girişinden bilet almaksızın giren sanığın, arkasından gelen maktulü, yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle değil kendisine bilet almadan girmiş olmasından ötürü sinkaflı küfür ettiği için ve bu küfrün yarattığı haksız tahrikin etkisi ile öldürdüğü anlaşıldığından, sanığın kasten öldürme suçundan eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 81,29 maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde “kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeni ile öldürme” suçundan aynı Kanun’un 82/1-g ve 29 maddeleri gereğince cezalandırılması suretiyle fazla ceza tayini, Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin sair temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, resen de temyize tabi olan hükmün tebliğnamedeki düşünce hilafına (BOZULMASINA), 10/05/2012 gününde oybirliği ile karar verildi.” (Yargıtay 1. CD., E. 2011/5829 K. 2012/3791 T. 10.5.2012)
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
“..Dosya kapsamına göre; sanık …’ın yağma amacıyla yol kenarına park ettikleri araçlarının yanında yemek yiyen mağdur … ve maktul …’a gizlice yaklaşarak tabancayla ateş edip, maktul …’ı öldürdüğü, mağdur …’ı öldürmeye teşebbüs ettiğinin iddia edilmesi, yapılan yargılama sonucunda da eylemlerin yağma suçunun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kasten öldürme ve yağma suçunun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilmesi karşısında, öncelikle sanık … hakkında yağma suçundan usulüne uygun olarak dava açılması için ihbarda bulunulması, dava açıldığı takdirde davaların birleştirilerek delillerin ve sanığın hukuki durumunun birlikte değerlendirilmesi gerektiği düşünülmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş olup, sanık … ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, kısmen resen de temyize tabi bulunan hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak (BOZULMASINA), 17/04/2014 gününde oybirliği ile karar verildi.” (Yargıtay 1. CD., E. 2013/4152 K. 2014/2513 T. 17.4.2014)
i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,
“..Maktul …’ın, arkadaşları … ve kardeşi… ile birlikte Çorlu ilçesinde uyuşturucu satışının yapıldığı bilinen ve güvenlik güçlerinin dahi takviye güçle girdiği Hıdırağa mahallesine gece yarısı uyuşturucu almaya gittikleri, burada karşılarına çıkan sanığın, kendilerinin polis olabileceğinden şüphelenerek üstlerini aramak istediği, aramanın başlangıcında mağdur …’in cebinden çıkan 50.- TL’yi aldığı,…’ın da üzerini aramak isterken yakından geçen bir aracı polise ait sanan sanığın telaşlanarak uzaklaştığı, mağdur … ve diğerlerinin de geldikleri araçla ayrıldıkları, ancak kısa bir süre sonra sanıkta kalan 50.- TL’yi alabilmek amacıyla geri geldikleri, mahalle içerisinde buldukları sanığın kendilerinden şüphelendiğini söyleyerek hepsinin üstünü aramak istediği,…’ın üzerini ararken arka cebinden çıkan cüzdanını almaya çalıştığı, elini tutarak kendisine engel olmaya çalışan…’a sanığın önce yumruk attığı, sonrasında cebinden çıkardığı tabancanın kabzasıyla gözünün altına vurduğu,…’ın sendeleyip geri çekilmesi üzerine, o sırada ayakta duran …’a bir el ateş ederek alnından vurup kaçtığı,… ve arkadaşlarının da geldikleri araçla …’ı hastaneye yetiştirmek için mahalleden ayrıldıkları, ancak …’ın hastanede hayatını kaybettiği olayda; Sanığın aldığı 50.- TL’yi geri vermemek amacıyla ve mağdur …’ın cüzdanını alamamanın kızgınlığıyla ateş ederek …’ı öldürmesi nedeniyle eyleminin, “bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak ve bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle kasten öldürme” suçunu oluşturacağı ve TCK’nin 82/1-h-i maddesine göre cezalandırılması gerektiği düşünülmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek “istinaf başvurusunun esastan reddi” kararının verilmesi..” (Yargıtay 1. CD., E. 2018/4731 K. 2019/1173 T. 27.2.2019)
j) Kan gütme saikiyle,
“..Olay günü maktül … ile sanık … araziden koyunlarını getirirken olay yerinde maktüller … ve … ile karşılaştıkları, aralarındaki eski husumet nedeniyle maktüller … ve Hüsamettin’in ateş etikleri, maktül …’ın da karşılık verdiği, karşılıklı ateş sonucu maktül …’ın ve …’nin isabet alarak öldüğü, maktül …’a ait silahı alan sanık …’nin ateşi sonucu maktül …’ın öldüğü, sanık …’nin köye kaçtığı, olayın akabinde çatışmadan haberdar olan sanıklar …, …, …, … ve …’nın ellerindeki silahlar ile köyde bulunan Karasu ailesinin evlerinin önüne gelip, kamyonlarını yaktığı, evlerine ve mağdurlara doğru ateş ettikleri, sanıkların silahlarla ateş etmeleri sonucu mağdurların yaralandığı olayda; sanıklar …, …, …, … ve …’nın ilk öldürme olayının akabinde mağdurlara karşı öldürmeye teşebbüs fiillerini gerçekleştirdiklerinin anlaşılması karşısında, ani gelişen olayda sanıkların sırf kan gütme saiki ile hareket ettiklerine ilişkin olarak her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, kan gütme saikiyle hareket ettiklerinin kabul edilemeyeceği gözetilmeden..” (Yargıtay 1. CD., E. 2014/4784 K. 2014/5326 T. 18.11.2014)
“..2001 yılında maktul Ali’nin oğlu Adem’in sanığın amcası Fahrettin’i öldürmesi üzerine, sanığın amcasının öldürülmesi olayına hiçbir şekilde katılmayan maktul Ali ile onun dayısının oğlu maktul Burhanettin’i, sadece amcasının öldürülmesi olayının intikamını almak için tabanca ile ateş ederek öldürdüğü olayda, sanığın maktulleri amcasının intikamını almak düşüncesi ve bir görevi yerine getirdiği inancı ile münhasıran kan gütme saiki ile öldürdüğü ve maktulleri öldürmesi için ortada başkaca hiçbir neden bulunmadığından maktul Burhanettin’e yönelik eylemin de kan gütme saikiyle işlendiği anlaşıldığı halde, 5237 sayılı TCK’nın 82/1-j maddesi kapsamında kan gütme saikiyle öldürme suçu yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek kasten İnsan öldürme suçundan yazılı şekilde karar verilmesi yasaya aykırı olup, sanık müdafiinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, kısmen re’sen de temyize tabi bulunan hükümlerin kısmen değişik gerekçe ile tebliğnamedeki düşünce gibi (BOZULMASINA), 30.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.” (Yargıtay 1. CD., E. 2008/9284 K. 2009/4026 T. 30.6.2009)
k) Töre saikiyle,
“..Ancak; dosya kapsamına göre sanığın annesi olan mağdurun bir gün önce sanığın babasıyla birlikte yaşadığı evi terk edip başka bir erkekle gayri resmi olarak birlikte yaşamaya başlaması nedeniyle olay günü sanığın uyuşturucu hap kullanıp evden aldığı bıçakla annesinin oturduğu eve gittiği, mağdurun dışarıda çamaşır asarken sanığın bıçakla geldiğini görünce korkup kaçmaya çalıştığı, sanığın annesini kovalayarak bıçakla birden fazla darbe vurarak hemotoraks oluşturup hayati tehlike yaratacak şekilde yaraladığı olayda;
Töre saiki ile eylemin gerçekleştirildiğinin kabulü için; öncelikle mağdurun toplumda genel olarak benimsenmiş olan bir davranış veya yaşam biçimine aykırı davranmış olmasının, ikinci olarak bu aykırı davranışın “ölümle” cezalandırılması gerektiğinin o toplumda yaşayanlar tarafından beklenen bir tepki olduğunun kabul edilebilmesinin, üçüncü olarak ise öldürme fiilinin fail tarafından toplumun öldürme beklentisinin yönlendirmesiyle sırf aykırı davranışın cezalandırılması görevi üstlenilerek işlenmesinin gerektiği; somut olayda sanığın annesinin başka bir erkekle birlikte yaşamaya başlaması hususu dikkate alındığında, sanığın töre saiki ile hareket ettiğini kabule elverişli şartların olayda gerçekleşmediği ve suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek sanık hakkında annesini kasten öldürmeye teşebbüs suçundan TCK’nın 82/1-d,35 maddeleri gereğince hüküm kurulması yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde annesini töre saiki ile kasten öldürmeye teşebbüs suçundan TCK’nın 82/1-d-k,35 maddeleri gereğince hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmekle, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden sanığın ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkı CMUK’nın 326/son maddesi gereğince saklı kalmak kaydı ile hükmün tebliğnamedeki düşünceden farklı gerekçe ile (BOZULMASINA), 22/10/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.” (Yargıtay 1. CD., E. 2014/4124 K. 2014/4693 T. 22.10.2014)

Av. Oktay Altunkaya

Önceki İçerikTutuklu veya Hükümlünün Telefonla Görüşme Hakkı Nedir?
Sonraki İçerikSüreli Hapis Cezalarının İnfazı Nasıl Gerçekleştirilir?