Mirastan Mal Kaçırma Davası Hangi Şartlarda Açılır?

Mirastan Mal Kaçırma Davası Hangi Şartlarda Açılır?
Muris Muvazaası Davası Hangi Şartlarda Açılır?

Mirastan mal kaçırma sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davalarına uygulamada sıklıkla rastlamaktayız. 

Miras bırakan kişi vefat ettikten sonra mal varlığının mirasçılarından bir kısmına veya üçüncü kişilere ait olmasını isteyebilir. Ya da miras bırakan mal varlığının mirasçılarından bazılarına kalmamasını isteyebilir. Bu halde de miras bırakan henüz sağken taşınmazlarının bir kısmını veya tamamını mirasçılarından bazılarına veya üçüncü kişilere devretmektedir. 

Miras bırakan taraf bu devir işlemini genellikle devralan kişi ile satış sözleşmesi veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaparak gerçekleştirmektedir. Ancak miras bırakanın asıl isteği taşınmazını ilgili mirasçıya veya üçüncü kişiye bağışlamaktır. 

Burada miras bırakanın gerçek iradesi ile görünürde yapılan işlem arasında uyumsuzluk olması sebebiyle görünürdeki hukuki işlem geçersizdir. Taraflar arasında yapılan gizli anlaşmanın geçerliliği de şekil vs. diğer emredici hukuk kurallarına aykırılık olmamasına bağlıdır. Miras bırakan ile taşınmazı devralan kişi arasında yapılan gizli sözleşmenin geçerli olmaması durumunda; miras bırakanın vefatının ardından, mirasçılar tarafından dava açılarak ilgili taşınmazın terekeye iade edilmesi sağlanabilecektir. 

Bu yazımızda kısaca muris muvazaası (mirastan mal kaçırma) sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davasının şartlarından bahsedeceğiz. 

Öncelikle muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davalarının dayanağı Yargıtay’ın 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıdır. İlgili İçtihadı Birleştirme Kararında ve daha sonraki tarihlerde verilen yargı kararları ile muris muvazaası davasının şartları ve yargılama aşamasında dikkat edilmesi gerekenler açıklanmıştır. Buna göre:

1-) Miras bırakan ile taşınmazı devralan kişi arasında görünüşte bir sözleşme yapılmış olmalıdır. Burada taraflar yapılan görünüşteki sözleşmenin herhangi bir hüküm ve sonuç meydana getirmesini istememekte, asıl yapacakları anlaşmayı gizlemek amacıyla formalite olarak bir sözleşme düzenlemektedir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere mirastan mal kaçırma davalarında miras bırakan ile taşınmazı devralan kişi arasında yapılan görünüşteki sözleşme genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olmaktadır. 

2-) Miras bırakan mirasçılardan mal kaçırma amacıyla taşınmazı devretmelidir. Muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davalarında miras bırakanın mirasçıları aldatma kastıyla söz konusu devir işlemlerini yapıp yapmadığının tespit edilmesi önemlidir. Eğer miras bırakan mirasçılardan mal kaçırma kastı ile değil de; başka bir amaç ve düşünceyle taşınmazın devrini gerçekleştirmişse muris muvazaasından bahsedilemeyecektir. Ayrıca somut davada şartları mevcutsa taraf muvazaasına ilişkin hükümler uygulanabilecektir. 

“Mahkemece, murisin mirasçılarından mal kaçırmak kastı ile değil tedavi işlemleri açısından dava konusu devri gerçekleştirdiği, bu hususun bizzat dava dilekçesinde zikredildiği, davacıların iddialarını yazılı delille kanıtlayamadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 12.02.2018 T. 2015/7508 E., 2018/841 K.)

3-) Miras bırakan ile taşınmazı devrettiği kişi arasında muvazaa anlaşması yapılmış olmalıdır. Muvazaa anlaşması yazılı veya sözlü olarak yapılabilir. Muvazaa anlaşması özetle miras bırakan ile karşı tarafın görünüşte yapılan sözleşmenin (satış, ölünceye kadar bakma vs.) aralarında hüküm ifade etmeyeceğini, asıl amaç ve iradelerinin taşınmazın bağışlanması olduğu konularında anlaştıkları sözleşmedir. 

4-) Miras bırakan ile karşı taraf arasında gizli bir sözleşme yapılmış olmalıdır. Muris muvazaasında miras bırakanın asıl isteği taşınmazı karşı tarafa bağışlamaktır. Ancak taraflar bu durumu gizlemektedir. Tarafların bağışlamaya ilişkin olarak yaptıkları anlaşma gerçek iradelerine uygun olması nedeniyle geçerlidir. Fakat TBK m.288 uyarınca bir taşınmazın bağışlanmasına ilişkin sözleşmeler resmi şekilde yapılmalıdır. Aksi halde yapılan sözleşme şekil kurallarına uygun olmaması sebebiyle kesin hükümsüz olacaktır. 

Ayrıca belirtmemiz gerekirse; taşınır mallar ile tapusuz taşınmazlara ilişkin işlemlerin resmi şekilde yapılması zorunluluğu yoktur. Bağışlama sözleşmesinin resmi şekilde yapılması şartı tapulu taşınmazlarla ilgilidir. 

5-) Muris muvazaası davası açan tarafın dava ve iddiaları hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmamalıdır. Hakkın kötüye kullanılmaması kuralı TMK m.2 kapsamında düzenlenmiştir. Hukuk düzeni içerisinde kişiler haklarını kullanırken dürüstlük kuralına uygun bir şekilde hareket etmelidir. Aksi halde ilgili tarafın muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davası reddedilebilecektir. 

Ayrıca muris muvazaası sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davalarında zamanaşımı yoktur. Bu davaların miras bırakanın ölümünden uzun yıllar geçtikten sonra dahi açılabilmesi mümkündür. Miras hukukundan doğan uyuşmazlıklarda olası hak kayıpları ile karşılaşılmaması adına bir avukattan destek alınmasını tavsiye ederiz. 

Av. Oktay Altunkaya

Önceki İçerikİki Haklı İhtar Sebebiyle Tahliye Davası ve Şartları
Sonraki İçerikİşletme Projesi Kat Maliklerine Tebliğ Edilmezse Ne Olur?