Çekişmeli boşanma nedir? Çekişmeli boşanma davası açabilmenin şartları nelerdir?

Çekişmeli boşanma nedir?

Eşlerden birinin veya her ikisinin de evliliklerini sona erdirmek istemeleri üzerine, aralarında herhangi bir anlaşma sağlanamaması veya haklı bir nedenle kanunda belirtilen çeşitli hallerdeki sebeplere dayanarak boşanmak istemeleri halinde çekişmeli boşanmadan bahsedilir. Çekişmeli boşanma davalarında genellikle; eşlerden biri diğer eşten boşanmak istememekte veya eşler söz konusu evlilik birliğinin boşanma sürecine gelmesinde kimin kusurlu olduğu konusunda uyuşmazlık yaşamaktadırlar.

Çekişmeli boşanma davası açabilmenin şartları nelerdir?

Türk Medeni Kanunu’nun 161. ve devamı maddelerinde çekişmeli boşanma davasının sebepleri düzenlenmiştir. Çekişmeli olarak boşanma davası açacak olan eş kanunda belirtilen bu sebeplerden herhangi birinin gerçekleştiğinden bahisle davayı açmak zorundadır. Aksi halde hâkim davayı reddedecektir. Söz konusu sebepler şunlardır:

  1. Zina (TMK m. 161)
  2. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK m. 162)
  3. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK m. 161)
  4. Terk (TMK m. 163)
  5. Akıl hastalığı (TMK m. 164)
  6. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166)

Kusurlu eş çekişmeli boşanma davası açamaz mı?

Medeni Kanunun ilgili hükmünde; “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” denmektedir. Bu kapsamda kusurlu eşinde boşanma davası açabilmesinde bir sakınca yoktur. Ancak dava açıldıktan sonra diğer eş bu duruma itiraz edebilecektir.

Çekişmeli boşanma davalarında görevli mahkeme neresidir?

Çekişmeli boşanma davalarında görevli mahkemeler Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde bu davalara Asliye Hukuk mahkemeleri bakmakla görevlidir.

Çekişmeli boşanma davalarında yetkili mahkeme neresidir?

Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

Çekişmeli boşanma davası açarken mahkeme masrafı ne kadar tutar?

Çekişmeli boşanma davası açarken mahkeme veznesine dava harç ve giderlerinin yatırılması gerekir. Bu harç ve giderlerin yatırılmaması halinde, hâkim davacıya harç ve giderleri yatırması için süre verir. Bu sürenin sonunda da dava harç ve masraflarının ödenmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. Yargılama süresince tebligat giderleri, bilirkişi raporu ücreti, tanık ücreti vs. birçok masraf yapılmaktadır. Bütün bu masraflar taraflarca karşılanmaktadır. Her davada farklılık gösterebilmekle birlikte çekişmeli boşanma davası açarken 2021 yılı itibariyle ortalama asgari 750 TL-1000 TL bir maliyeti olmaktadır. Davanın ilerleyen aşamalarında bu tutarların artabilmesi mümkündür. Dava sonucunda taraflarca ödenen gider avansından arta kalan miktar olursa iade alınabilmektedir

Çekişmeli boşanma davasında taraflar duruşmaya katılmak zorunda mı?

Taraflar, avukatları varsa duruşmaya katılmaları zorunlu değildir. Ancak avukatları yoksa duruşmaya mazeretsiz olarak katılmamaları halinde eğer davacı ise, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır. Duruşmaya mazeretsiz olarak katılmayan taraf davalı ise yokluğunda duruşma sırasında yapılan işlemlere itiraz edemez. Bu anlamda dava sürecince hak kayıpları yaşamamak için duruşmalara katılmanız faydalı olacaktır.

Boşanma davası açtım ancak eşim boşanmak istemiyor, süreç nasıl işler?

Kanunun belirttiği sebeplerden herhangi birine dayanarak boşanma davası açan eş söz konusu davada, dava dilekçesinde belirttiği boşanma sebeplerinin gerçekleştiğini ve diğer eşin bu sebebin meydana gelmesinde kusurlu olduğunu ispat etmeye çalışacaktır. Dava açan eşin bu hususları ispatlaması halinde diğer eşin tek başına boşanmak istememesi, duruşmalara katılmaması boşanma kararı verilmesine engel oluşturmayacaktır.

Çekişmeli boşanma davası ne kadar sürede sonuçlanır?

Açılan davaların kısa sürede sonuçlanıp kesinleşmesi; tarafların yargılamada aktif bir şekilde rol almalarıyla bağlantılıdır. Ancak ülkemizde ilden ile değişmekle birlikte yerel mahkemede çekişmeli boşanma davaları ortalama 1,5-2 yıl sürmekte, daha sonra istinaf ve temyiz kanun yollarına da başvurulması halinde bu süre 4-5 yıla kadar uzamaktadır.

Çekişmeli boşanma davası devam ederken eşimden nafaka talep edebilir miyim?

Medeni Kanunun 169. maddesi gereğince; “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” denmektedir. Bu bağlamda hakim boşanma davası açıldığında eşlerin ve varsa çocukların, bakımı ile geçimi için gerekli olması halinde taraflarca talep edilmese dahi, tedbir nafakası ödenmesine karar verecektir.

Çekişmeli boşanma davası açtım, dava devam ederken çocuklar kimin yanında kalacak?

Boşanma hukukunda çocuğun kimin yanında kalacağına karar verilirken dikkate alınan en önemli husus, çocukların üstün menfaatinin korunması ilkesidir. Bu anlamda hâkim her somut davaya göre değişkenlik gösterebileceği üzere; çocuğun büyümesine, gelişimine, yaşam tarzına, psikolojik sağlığına vs. hangi ebeveynin daha faydalı olacağını belirleyerek bir karar verir. Örneğin; hâkim altı aylık bir bebeğin dava süresince, istisnai durumlar dışında, annenin yanında kalmasına karar verecektir.

Çekişmeli Boşanma Davasına İlişkin Yargıtay Kararları

“Somut olayda; davacı (kadın) ayrı yaşama hakkına dayalı olarak tedbir nafakası istemektedir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği, davalı (koca), birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Zira evlilik birliğinin korunması ve devamını sağlamak için eşlerin asgari ölçüde uyması gereken bazı yükümlülükler ve karşılamaları gerekli bazı ortak giderler mevcuttur. Bu giderlere örnek olarak, kira parası, yakıt parası, elektrik, telefon ve su parası gibi giderler gösterilebilir. Giderlere katılmada ise; eşlerin “güçleri” ölçü olarak esas alınmalıdır. Davacı (kadın)’nın geliri bulunması, emekli olması, gelirlerinin davalıyla denk olması, hatta davalının gelirinden daha fazla olsa bile, davalı (koca)’yı ortak giderlere katılma yükümlüğünden büsbütün kurtarmaz, bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Keza, davacı (kadın)’nın belirli ve sürekli bir gelirinin olması, ona tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir. O halde; yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek davacı öğretmen olarak çalışıyor olsa dahi, az da olsa hakkaniyete uygun bir miktarda nafakaya hükmetmek gerekirken, istemin tümden reddi doğru değildir. Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 21.12.2009 tarihli ve 2009/19000 E., 2009/20481 K. sayılı kararı)

“Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (TMK Md. 186/son). Davacı eşin çalışıyor olması davalıyı tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Halen evlilik birliği hukuken devam ettiğine göre, ayrı yaşamaya haksız olarak sebebiyet veren eş tedbiren nafaka vermekle yükümlüdür. Ancak, davacı eşin çalışması, hükmedilecek nafakanın miktarını tayinde dikkate alınmak zorundadır. Böylece “hakkaniyet” ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir (TMK. Md. 4). Somut olayda; davacının ayrı yaşamada haklılığı kanıtlanmıştır. O halde davacı lehine “hakkaniyet” ölçüsünde bir miktar tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeler ile istemin tümüyle reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 13.12.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 13.12.2018 tarihli ve 2018/2243 E., 2018/12795 K. sayılı kararı)

“Gerek ilk derece mahkemesince gerekse de bölge adliye mahkemesince boşanmaya sebebiyet veren olaylarda sebepsiz yere evi terk ederek fiili ayrılığı başlatan davalı -karşı davacı kadının tam kusurlu olduğu kabul edilerek erkeğin davasının kabulüne, kadının davasının reddine karar verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden, erkeğin aynı il sınırları içerisinde kendisine ait kirada bir dairesinin bulunmasına rağmen eşini anne ve babasının oturduğu dubleks dairenin üst katında yaşamaya zorlayarak bağımsız konut temin etmediği, bu oturulan eve sonradan yaptırılan giriş kapısı ve mutfağın burayı bağımsız bir konut haline getirmeyeceği, kaldı ki tarafların son tartışmalarından sonra erkeğin tanık olarak dinlenen kadının abisi…’e “… annem ve babamla anlaşamıyor, aynı evde eskisi gibi oturmaya devam edersek biz kabul ediyoruz” şeklindeki söylemi sonucunda kadının bu teklifi kabul etmeyerek ortak konuta dönmediği, bu durumda kadının ortak konutu terkinin sebepsiz yere olmayıp haklı nedene dayandığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşine bağımsız konut temin etmeyen davacı -karşı davalı erkek tam kusurlu olup, davalı -karşı davacı kadına atfı kabil bir kusurun varlığı ispatlanamamıştır. Hal böyle iken tam kusurlu davacı-karşı davalı erkeğin davasının reddine, davalı-karşı davacı kadının karşı davasının ise kabulüne karar verilecek yerde yanılgılı kusur belirlemesi sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi hükmünün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı-karşı davacı kadının boşanmanın fer’ilerine yönelik sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu eşya alacağı davasına yönelik kısmın ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 292.10 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 13.04.2021 tarihli ve 2021/1879 E., 2021/3112 K. sayılı kararı)

Av. Oktay Altunkaya

Önceki İçerikAnlaşmalı Boşanma Davası Nasıl Açılır? Anlaşmalı Boşanmanın Şartları Nelerdir?
Sonraki İçerikHükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) nedir?