Tehdit Suçu

Tehdit Suçu Nedir? (TCK m.106)

Tehdit suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Hürriyete Karşı Suçlar” bölümünün 106. maddesinde düzenlenmiştir. Tehdit, kelime anlamı ile “gözdağı vermek, korkutmak” anlamına gelmektedir. Tehdit fiilinin kanunda suç olarak düzenlenmesi ve birtakım müeyyidelere bağlanması ile amaçlanan durum; kişilerin iç huzuru ve sükunetinin korunarak yaşadıkları yerde kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak, bireylerin karar verme ve iradeleri doğrultusunda hareket edebilme hürriyetlerinin ihlal edilmesini engellemektir. Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden, malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle korkutan, gözdağı veren kişi tehdit suçunu işlemiş olur. Örneğin; “Sen bittin, bu akşam buradan çıkamayacaksın!” sözü bir tehdittir. Kişinin söylediklerini gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğinin hiçbir önemi olmaksızın tehdit suçunu işlemiştir.

Tehdit fiilinin belirli bir kişi veya kişi topluluğuna yöneltilebilir olması gerekir. Aksi takdirde tehdit suçu işlenmiş olmayacak; şartları varsa TCK m.170’te düzenlenen “Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması” suçu oluşmuş olacaktır. Örneğin; kalabalık bir caddede havaya silahla ateş eden bir kişi belirli bir kişiye veya kişi topluluğuna yönelik ilgili fiili gerçekleştirmişse tehdit suçu; havaya ateş etmesinin nedeni belirli bir kişiye atfedilemiyorsa Genel Güvenliğin Tehlikeye Atılması suçu söz konusu olacaktır.

Tehdit Suçu (Basit Hali), Şartları ve Cezası Nedir? 

Türk Ceza Kanununun m. 106/1 gereğince; “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denmektedir. Bu anlamda; tehdit suçunun basit şekli; yaşam hakkı, vücut veya cinsel dokunulmazlık hakları ile ilgilidir. Örneğin; “Seni öldüreceğim!” sözü basit tehdit suçunu oluşturur. Tehdit fiili, kişinin kendisine yönelik olabileceği gibi bir yakınına yönelik de olabilir. “Borcunu ödemezsen, çocuklarını bir daha göremezsin!” söylemi ile tehdit suçu oluşur.

Gözdağı, korkutma anlamını taşıyan sözlerin tehdit suçu olarak kabul edilebilmesi için; kişiye veya yakınlarına yönelik bir endişe, korku hali oluşturabilecek gerçekleşmesi muhtemel bir saldırı durumu olması gerekir. Bu bağlamda gerçekleşmesi mümkün olmayan bir gözdağı ya da objektif olarak bir bireyin endişelenmesini, korkmasını gerektirmeyecek bir söz tehdit suçunu oluşturmayacaktır. Ayrıca failin objektif olarak bir kişinin huzur ve sükununu bozacak ölçüde bir gözdağında, tehditte bulunması üzerine kişinin korkmaması, etkilenmemesi tehdit suçunun oluşmasına engel değildir. Tehdit suçu bir tehlike suçudur. Tehdit fiilinin gerçekleştirilmesiyle beraber herhangi bir netice oluşmasına gerek duyulmaksızın suç işlenmiş olur. Yine, tehdit suçu kişinin huzurunda (yüzüne karşı) işlenebileceği gibi yokluğunda (telefon, mail, sosyal medya, mektup, mesaj, haber gönderme vs.) da gerçekleştirilebilir.

Tehdit Suçunun Şikayet Süresi Nedir? Tehdit Suçu Uzlaştırmaya Tabi Midir?

Tehdit suçu kural olarak resen soruşturması ve kovuşturması yapılan suçlardandır. Ancak TCK m.106/1 ikinci cümlesinde düzenlenen nitelikli hal kapsamında tehdit suçu şikayete bağlı kılınmıştır. Şikayet hakkının tehdit fiilinin ve failinin öğrenildiği tarihten itibaren altı ay içerisinde kullanılması gerekmektedir. Aksi halde şikayet hakkı düşecektir. Hukuki süreç boyunca olası hak kayıpları yaşanmaması adına uzman bir ceza avukatı ile beraber hareket etmenizi öneriyorum.

Ceza Muhakemesi Kanununun 253. maddesi ile düzenlenen uzlaştırma müessesesi ile bazı suçlarda dava şartı olarak belirtilmiştir. Bu bağlamda tehdit suçunun basit ve en hafif hali (TCK 106/1) uzlaştırma kapsamındadır. Ancak kanun koyucu tarafından TCK m.106/2-3 uyarınca belirtilen haller uzlaştırma kapsamına alınmamıştır.

Tehdit Suçunun Nitelikli Halleri ve Cezası 

Bir suçun temel, basit şekline göre daha hafif veya ağır vasıflandırılmasına, tanımlanmasına nitelikli hal denir. Türk Ceza Kanunu m.106/1 ikinci fıkrası bağlamında tehdit suçunun en hafif şekli ve m.106/2-3 bentlerinde de daha ağır halleri düzenlenmiştir. Buna göre; ”Malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit suçunun işlenmesi üzerine, mağdurun şikayeti ile, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.” denmektedir. Bu durum kapsamında tehdit suçunun konusu kişinin mal varlığı ve sair bir kötülük etme eylemleridir. Burada kişinin malvarlığına zarar verileceği ile tehdit edilmesi yeterli olmayıp, bu zararın büyük, önemli bir zarar olması koşulu aranmıştır. Örneğin; “Arabanı yakacağım sen görürsün!” sözü bu anlamda tehdit suçunu oluşturur. Ayıca; bu nitelikli hal gereğince kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için mağdurun şikayet hakkını kullanması gereklidir. Tehdidin;

a) Silahla,

“Tehdit suçunun nitelikli hali olan silahla tehdidin kabulü için, silahın, tehdit suçunda bizzat mağdura yönelik olarak görülebileceği, hissedilebileceği ve tehdidin mağdurun üzerindeki etkisini artıracak biçimde teşhiri veya kullanılması gerekir. Mağdurun yokluğunda gerçekleştirilen tehdit eyleminin, silahla tehdit suçunu oluşturabilmesi bakımından, silahın, mağdurun evi, arabası gibi daimi kullanımında olan eşyalarında hasar, iz, emare gibi belirtiler oluşturacak ve bu suretle tehdidin mağdurun üzerinde meydana getirdiği korkunun etkisini artıracak tarzda kullanılması icap eder. Bu itibarla, mağdurun yokluğunda gerçekleşen tehdit eyleminde, salt silah teşhir edilmiş olması, suçun nitelikli halinin oluşumu için yeterli sayılamayacaktır. Bu bağlamda, yargılama konusu davada; Sanığın, olay mahalline gelerek, katılan Ü.. O..’ın yokluğunda, yanında tabanca ve tüfek olduğu halde, ”buraya boş gelmedim, Ü.. O..’ı vurup öldüreceğim” demekten ibaret sözlerinin, katılanın yokluğunda söylenmiş olması nedeniyle, eylemde silahın korkutucu özelliğinden yararlanılmış olmasından ve dolayısıyla tehdit suçunun nitelikli halinin oluştuğundan söz edilemeyeceği, eylemde silah teşhirinin ise, sanık hakkında TCK’nın 106/1. maddesinin 1.cümlesi gereğince, kişilerin vücut dokunulmazlığına yönelik tehdit suçundan dolayı temel ceza belirlenirken, suçun işlenmesinde kullanılan araç ve tehlikenin ağırlığı gibi ölçütlere göre, cezanın aşağı hadden uzaklaşılarak tayin edilme sebebi olarak kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, suçun vasfında yanılgıya düşülerek, silahla tehdit suçundan hüküm kurulması BOZMAYI gerektirmiştir.” (Yargıtay 4. CD., E. 2012/14509 K. 2013/28353 T. 14.11.2013)

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

“TCK’nın 106. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde düzenlenen “Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle” işlenen nitelikli tehdit suçundaki seçimlik hareketlerin suç oluşturabilmesi için eylemin kimin tarafından gerçekleştirildiğinin muhatabınca anlaşılmamış olması gerekmektedir. Failin biliniyor olması halinde korkunun etkisinin artmayacağı kabul edilmelidir. Somut olayda, sanık … hükümlü olarak bulunduğu cezaevindeki disiplinsiz davranışları yüzünden koğuşundan alınıp müşahade odasına konulmuş ve bu olaydan sorumlu tuttuğu eski koğuş arkadaşları …,…. ve …’e hitaben “…’a verilecek” diye başlayan bir mektup yazıp voleybol sahasına atmıştır. “O koğuşta gözümde beş kişi var, ağzımda jiletle gezip gördüğümün suratını keseceğim” sözlerinin de bulunduğu mektubun içeriğinde müştekilerden …..’e…. göndermesi, koğuştaki olayları anlatması ve “seni seven sakallı” diyerek mektubunu sonlandırması, mağdurların mektubu sanığın gönderdiğini hemen anlayıp ifadelerinde belirtmeleri, sanığın sakallı lakabını bildiklerini söylemeleri karşısında, eylemin TCK’nın 106/2-b maddesinde gösterilen tehdit suçunu oluşturmayacağı, TCK’nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suçun vasıflandırılmasında hataya düşülerek, TCK’nın 106/2-b maddesi gereği uygulama yapılmak suretiyle fazla ceza tayini BOZMAYI gerektirmiştir.” (Yargıtay 4. CD., E. 2014/27946 K. 2017/17891 T. 15.6.2017)

“TCK’nın 106. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde düzenlenen “kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle” işlenen nitelikli tehdit suçundaki seçimlik hareketlerin suç oluşturabilmesi için eylemin kimin tarafından gerçekleştirildiğinin muhatabınca anlaşılmamış olması gerektiği, yine TCK’nın 106. maddesinin 2/b fıkra ve bendinde düzenlenen tehdidin, “kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle” işlenmesiyle ilgili nitelikli şeklinin ancak; sanıkla yüzyüze iletişim kurulan hallerde ve sakal, bıyık veya maske takma, kıyafetinde değişiklik yapma gibi dış görünümünü ve dolayısıyla kimliğini değiştirecek şekildeki davranışların varlığı halinde uygulanabileceği, somut olayda Telekomünikasyon İletişim Başkanlığınca gizli numaradan arayan kişinin açık kimlik ve adres bilgilerinin tespit edilebildiği gözetilmeden, “gizli numaradan aradığı” gerekçesiyle, aynı maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesi yerine, somut olaya uymayan 2. fıkrası uygulanarak fazla cezaya hükmedilmesi BOZMAYI gerektirmiştir.” (Yargıtay 4. CD., E. 2015/24942 K. 2019/18807 T. 3.12.2019)

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

“Sanığın, temyize gelmeyen diğer sanıklarla birlikte mağdura yönelik “… şikayetinden vazgeç yoksa seni dağa kaldıracağız, burada süründüreceğiz ya biz seni öldüreceğiz ya sen bizi öldüreceksin…” şeklinde sözlerle tehdit eylemini gerçekleştirdiğinin iddia edilmesi karşısında, eylemin TCK’nın 106/2-c maddesinde düzenlenen birden fazla kişi tarafından birlikte tehdit suçunu oluşturabileceği, kanıtları değerlendirme ve suçu nitelendirme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilmeden, görevsizlik kararı verilmesi yerine, yargılamaya devamla hüküm kurulması BOZMAYI gerektirmiştir.“ (Yargıtay 4. CD., E. 2013/39821 K. 2016/4093 T. 3.3.2016)

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, işlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

“Dairemizin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere; tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez. Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur. TCK’nın 106/2-d bendinde tanımlanan ağırlaştırıcı nedeninin uygulanabilmesi için, tehdidin “var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak” işlenmesi gerekmektedir. Bendin ağırlaştırıcı neden olarak kabulü, tehdidin kaynağının suçla irtibatlı organize bir güce dayanması nedeniyle gerçekleştirilme olasılığının yüksekliği, tehlikenin ağırlığı, tehlikenin nerede, ne zaman ve ne şekilde gerçekleştirileceğinin kestirilememesi, buna bağlı olarak da korunma ya da savunma yapmanın zor oluşudur. Korkutucu güç olarak “var olan veya varsayılan suç örgütlerinin” kullanılması, fiilin tehlikeliliğini, failin ise ciddiliğini, kararlılığını ortaya koyarken, mağdurda, muhatap olacağı bireysel tehdide göre daha yoğun korku, kaygı ve endişe yaratmaktadır. Mağdurun, bireysel tehdide göre daha yoğun korku, kaygı ve endişeye maruz kaldığının kabul edilebilmesi için, failin, suç örgütüyle dolaylı bile olsa bağlantısı olduğu veya olabileceği, ya da en azından suç örgütü ile zayıf da olsa bir irtibatının bulunduğu ihtimaline inanmasını gerektirecek makul nedenlerinin bulunması gerekir.

İnceleme konusu somut olayda; İstanbul … Köyü’nde komşu olan sanık ile müştekiler arasında sınır ihtilafı nedeniyle tartışma yaşandığı, müştekinin evinin bulunduğu arsanın, sanığın arazisine taşması nedeniyle sanığın, müşteki tarafından konulan çitleri geri çekmesini istediği, müştekinin konuyu mahkeme aracılığıyla çözelim demesi üzerine, sanığın, “mahkemeyle uğraşamam, gerekirse evinizi de bahçenizi de başınıza yıkarım, PKK yöntemleriyle bu işi çözerim” dediği iddiasıyla, TCK’nın 106/1. maddesi uyarınca sanık hakkında kamu davası açıldığı ve yapılan yargılama sonucunda, eylemin TCK’nın 106/1-2. cümlesine uyduğu gerekçesiyle sanık hakkında mahkumiyet kararı verildiği görülmektedir. Müştekiler aşamalardaki ifadelerinde, sanığın tehdit eylemi nedeniyle var olan veya varsayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten etkilendiklerini beyan etmedikleri gibi, olayın meydana geldiği yer, oluş şekli, sabıkasız olan sanığın kişisel ve sosyal durumu itibariyle zayıf da olsa suç örgütleriyle irtibatının bulunduğuna dair herhangi bir kanıtın dosyaya yansımadığı, bu haliyle eylemin TCK’nın 106/2-d maddesinde tanımlanan nitelikli tehdit suçunu oluşturmadığı, dolayısıyla mahkemenin bu suça bakmakla görevli olduğu anlaşıldığından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.” (Yargıtay 4. CD., E. 2014/45940 K. 2015/26670 T. 9.4.2015)

“Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.”

“Tehdit suçunda korunan hukuki yarar, kişilerin, korkusuzca, endişe duymadan, huzur ve emniyet içinde, yaşamasının sağlanması amaçlanmaktadır. Kanun koyucu bir kimsenin diğer bir kişinin özgürlük alanına korkutmak maksadıyla müdahale edemeyeceğini kabul etmektedir. 5237 sayılı TCK 106/3 maddesince “Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya mal varlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir ” hükmü çerçevesinde, özel bir içtima kuralına yer verilmiştir. Tehdit amacıyla anılan suçların işlenmesi halinde gerçek içtima hükümlerinin uygulanacağı vurgulanmaktadır. Tehdit suçu tamamlayıcı ve genel nitelikte bir suçtur. Failin eylemi başka bir suçu oluşturuyorsa, tehdit suçu oluşmayacaktır. Tehdit suçunun bir başka suçun unsuru ya da ağırlaştırıcı nitelikli halini oluşturduğu durumlarda, özel suçun genel suça önceliği ilkesi gereğince özel suçtan dolayı cezalandırılması gerekecektir. (Örneğin yağmaya teşebbüs, cinsel saldırıya teşebbüs suçlarında olduğu gibi) Ancak tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya mal varlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde TCK 106/3 maddesinde özel bir düzenleme söz konusu olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Maddi olayda, sanığın, önceye dayalı anlaşmazlıkları bulunduğu ve saat 03:00 -04:00 sıralarında katılanın kullandığı aracıyla sanığın evinin önünde patinaj yaparak uyandırdığı ve sanığın rahatsız ettiği, katılanın yanına gittiği, oğluna ait av tüfeğini alarak katılana doğrulttuğu, beni neden rahatsız ediyorsun diyerek, uyardığı, katılanın “ben kimseyi rahatsız etmiyorum yoldan evime gidiyorum” şeklinde sözler söylediği, bunu üzerine sanığın eşinin uyarılarına rağmen sanığın, katılanın aracının lastiklerine ateş ettiği, lastikleri patlattığı, zararı karşılamadığı şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın, katılanın gece vakti rahatsız etmesine duyduğu öfke, tepki ve kızgınlık sonucunda, katılana araç içinde bulunduğu sırada ateş ettiğinin anlaşılması karşısında sanığın katılanın TCK 106/3 maddesi kapsamında iki ayrı suçu işlediğinin kabulü gerekmektedir.” (Yargıtay 4. CD., E. 2014/10036 K. 2014/30226 T. 23.10.2014)

Kavga veya Tartışma Sırasında Söylenen Sözler Tehdit Suçunu Oluşturur Mu?

“Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasıttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur. Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilmesi olanaklı ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir. Bu açıklamalar doğrultusunda, sanığın, alacak meselesi yüzünden tartıştığı ve tartışmanın kavgaya dönüştüğü olay anında, müşteki sanıklara hitaben “ben PKK’lıyım, ben aşiretim, istersem kamyonla adam getiririm“ biçimindeki sözlerle tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında, öfkenin suç kastını kaldırmayacağı, tehdit suçunda tasarlama öğesinin bulunmadığı, söylenen sözlerin objektif olarak elverişli ve yeterli olması nedeniyle olayda TCK’nın 106/2-d maddesinde tanımlanan tehdit suçunun oluştuğu gözetilmeden, “kavga ve tartışma sırasında fevren söylenen sözlerin tehdit suçunu oluşturmayacağı” biçimindeki, kanuni olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi, BOZMAYI gerektirmiştir.” (Yargıtay 4. CD., E. 2014/31355 K. 2015/24632 T. 16.3.2015)

Sağlık Personellerine Karşı Tehdit Suçunun İşlenmesi Halinde Ne kadar Ceza Verilir?

3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu uyarınca; Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan kasten yaralama (madde 86), tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarında;

a) İlgili maddelere göre tayin edilecek cezalar yarı oranında artırılır.

b) Türk Ceza Kanununun 51 inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmaz.

Av. Oktay Altunkaya
Önceki İçerikİhbar Tazminatı
Sonraki İçerikKira Bedelinin Ödenmemesi Nedeniyle Kiracının Tahliyesi